7 Ekim 2019 Pazartesi

OKULSUZ BÜYÜMEK

Yine bir kitap yorumuyla herkese merhaba!

Bugünkü kitabımız 'Okulsuz Büyümek'. Hepimizin eğitim-öğretim sistemiyle ilgili az ya da çok eleştirisi vardır. Ben de okullardaki eğitim ve öğretimi fazlasıyla eleştirenlerdenim. 'Neden okudum, çalışsam daha fazla işime yarardı' diye çoğu zaman isyan etmişliğim de vardır. İşte bu kitap, 2 çocuğunu okula göndermeyen, hayatın akışında, onların kendi deneyimleriyle, doğal süreçlerde ve doğal ortamlarda büyümesini destekleyen bir baba tarafından kaleme alınmış. 


Öncelikle kitabı beğendim fakat bizim Türkiye yaşantısına uymuyor. Şöyle ki, kitapta baba çocukları okula gitmeseler bile üniversite okuyabileceklerini, doktor ya da mühendis olabileceklerini ifade ediyor. Bizim ülkemizde böyle bir şey mümkün değil (mantıklı ya da mantıksız). 

Diğer taraftan; çocukların görerek, dokunarak, izleyerek, deneyimleyerek ve taklit ederek daha kolay öğreneceklerini ve bu öğrenmenin onlara okuldan daha fazla şey kattığını, zorla dayatarak değil gönüllü olarak öğrendiklerini savunuyor. Buna ben de katılıyorum aslında. Çünkü düşünsenize o kadar şey ezberliyoruz, ne kadarı aklımızda kalıyor? Hangi bitkinin nerede yetiştiğini, okuyarak  mı daha kolay öğreniriz yoksa görerek mi? 

'İster çocuk ister yetişkin, insanlara merak ettikleri şeyleri istedikleri zaman öğrenme özgürlüğü verildiğinde, ateşli bir tutku ve enerji ile öğrenmeye başlıyorlar.'  (sf.194).

'Ama ya bu kitabın başından beri söylediğim gibi bir çocuğun eğitiminin amacı performans bazlı değerlendirmelere, standart testlere ya da gelecekte kazanacağı gelire dayandırılamaz ve bunlarla ölçülemez ise? Ya eğitimin amacı çocuklarımıza yalnız insanlarla değil ağaçlarla, hayvanlarla, toprakla, ay ve gökyüzü ile birbirlerine bağlı oldukları hissini aşılamak ise? Ya yaşamın amacı bu bağları ve neden oldukları tüm duyguları hissetmekse?' (sf.193)

Yukarıdaki alıntılar kitap hakkında az çok fikir vermiştir size. Daha fazla yazmaya gerek yok okuyun bence, iyi okumalar :)

kitap linki: https://www.sineksekiz.com/Okulsuz-Buyumek,PR-1.html



30 Eylül 2019 Pazartesi

PARK OF İSTANBUL

Uzun bir süreden sonra herkese merhaba!

Haftasonu havanın güzel olması sebebiyle son havaları değerlendirelim dedik ve uzun zamandan beri aklımda olan Çekmeköy'de (İstanbul) bulunan Park of İstanbul Doğa ve Yaşam Kompleksi diye bir yere gittik :) Belediyeye ait değil, özel bir işletme.

İçerisinde hayvanat bahçesi, macera parkı, kıl çadırı, pony club at biniciliği ve mesire alanları bulunmakta. Otopark ücreti 10 TL. 

Biz hayvanat bahçesi için gitmiştik. Ücretler şu şekilde; 



 Öncelikle hayvanat bahçesi çok tatlış :) Çok fazla hayvan çeşidi yok fakat şöyle güzel bir özelliği var, hayvanlarla iç içesin. Yani keçiyi besleyebiliyorsun, devekuşuyla burun buruna gelebiliyorsun, tavşanlara marul yedirebiliyorsun :) Girişte papağan ve yılan var, onları elinize alıp sevebiliyorsunuz :) Gezmeniz yarım saat falan sürüyor. Ücret açısından pahalı geldi bana. 





Hayvanat bahçesini herkes tercih etmeyebilir kişisel sebeplerden dolayı ama genel bir bilgi vermek istedim :) Ayrıntılı bilgi için https://www.parkofistanbul.com/  sitesini ziyaret edebilirsiniz.

20 Mart 2019 Çarşamba

THE TRUE COST (GERÇEK BEDEL)

THE TRUE COST 
(GERÇEK BEDEL)
BELGESELİ


Minimalizm ile ilgilenmeye başladığımdan beri birçok video izlemeye başladım. Eşyaları azaltma olsun, alışverişlerle ilgili olsun bir çok konuda ampül yandı kafamda. Ve nasıl tüketim çılgını olduğumu fark edince tüketimin arkasındakileri araştırmaya başladım. Daha doğrusu laf lafı açtı derler ya bende de video videoyu açtı ve bu belgesel ile karşılaştım. İyi ki de karşılaşmışım. Alışveriş ve tüketim anlamında bende bir duyarlılığın oluşmasını sağladı. 

Belgesel, büyük firmaların (H&M, ZARA, GAP) daha fazla kar etmeleri için neler yaptıklarını, kendi kazançlarını arttırmak için üretim yaptıkları fakir ülkelerde nasıl cinayet işlediklerini, günlüğü 2 dolara çalışan insanların hayatlarını nasıl hiçe saydıklarını, fast fashion adı altında tüketiciyi nasıl kandırdıklarını, indirim yapıldığını sandığımız zamanların arkasında nelerin olduğunu tam da tabiriyle tokatlaya tokatlaya anlatıyor. 

Belgeseli izlememle hayatım değişti diyebilirim. En azından tüketmeme ile alakalı büyük adımlar atmaya başladım. Siz de izleyin, izlettirin, anlatın, yayın. Belgeselden sonra alışveriş ve markalar üzerine uzun süre düşüneceksiniz.






18 Mart 2019 Pazartesi

'THAT SUGAR' BELGESEL

'AH BU ŞEKER'




Günümüzde insanlar sağlıklı beslenmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlamaya başladılar. Sağlıklı beslenme ile ilgili birçok kitap, belgesel ve video ile karşılaşabiliriz. Ben de sağlıksız beslenen bir insan olarak motivasyonum artsın da yememe dikkat edeyim diye bir şeyler izlemeye karar verdim. Tatlı benim hayatımın vazgeçilmeziydi. Şeker hastalığından da çok korktuğum için işe şekerle başlamaya karar verdim. İnstagramda dolanırken 'That Sugar' belgeseline denk geldim ve hemen izlemeliyim dedim.

5 yıl önce kız arkadaşıyla tanışmasıyla beraber sağlıklı yaşamaya başlayan, rafine şekeri hayatından çıkaran, spor yapan ve sağlıklı beslenen bir kişi üzerinde yapılan deneyi anlatıyor. Deneyin amacı işlenmiş gıdalardan ve şekerlerden çok yüksek miktarlarda tüketerek şekerin etkilerini test etmek ve vücutta yarattığı değişiklikleri görmek. 2 ay boyunca günde 40 çay kaşığına denk gelecek şekilde besinler tüketiyor ve 2 ayın sonunda hem fiziksel, ruhsal hem de psikolojik olarak nasıl değiştiğini gösteriyor belgesel. Tabi ki değişim çok kötü bir değişim oluyor.  Belgeseli izledikten sonra kesinlikle şekerden soğuyorsunuz. Benim de şekerle olan mücadelem bu belgeselle başladı. İzleyin, izlettirin ve hayatınızdan şekeri uzaklaştırın. 

Belgesel linki: 
https://www.youtube.com/watch?v=5k7ZJijIt-4

15 Mart 2019 Cuma

MİNİMALİZM

MİNİMALİST YAŞAMA GEÇİŞ :)

Minimalizm (sadeleşme) konusunda birçok video ve yazı bulabilirsiniz. Ben size 1 kitaptan ve 1 belgeselden bahsetmek istiyorum. Bence bu iki kaynak minimalist olmanız için yeterli kaynaklar :) Öncelikle neden minimalizm konusuna merak sardım ondan bahsedeyim kısaca. Öğrenciyken yurtta kalırken dolaplara sığamazdım. Her tarafta koliler, kolilerin içinde çantalar, ayakkabılar, kışlık kıyafetler.. Sonra yıl sonunda hooop bunları topla (toplamaya çalış ama çıldır). Yıllarca yurttan eve eşya getirip götürdüm. Sonra eve çıktım. Evdeki salon çok büyüktü ve orayı kullanmıyorduk. Yazlık, kışlık, az kullanılanlar, kullanılmayanlar, fazlalıklar derken oda aldı başını gitti. Mezun olduktan sonra evleneceğim zaman yeni eve taşınırken çok zorlandım ama yine çoğu eşyamı yeni evime de götürdüm. Yeni evim dubleks bir evdi, üst katında ufak bir deposu vardı. depoya fazla eşyaları koyduk. Ebeveyn banyosunun kapısını yatak kapatıyordu, orayı kullanmadığımız için oraya da kışlık-yazlık ayrılan kıyafetleri koydum. Yukarıdaki odaya çok kullanılmayan mutfak eşyalarını, kitapları, çanta dolabımı falan koyduk. Neyse bir şekilde yeni aldığımız eşyalarla evi düzenledik. Fakat bana sinir basmaya başlamıştı artık ama üşendiğim için el atmıyordum eşyalara. Sonra arada il değiştirdik, bebeğimiz oldu, yeni ile (İstanbul'dan Kırıkkale'ye), yeni eve taşındık, ama artık eşya taşımaktan tükenmiştim, neyi nereye koyacağımızı şaşırmıştım. Yeni evde yine bir oda depo yaptık çünkü sığamıyordum. Oradaki evimizde hiç kalamadık, ailemin yanında kalmam gerekti, eşyalardan ne var ne yok bakamadım, bebekle uğraşırken eşyalarla ilgilenememiştir. Ve 1 sene sonra iş durumlarından dolayı tekrar İstanbul'a taşınacak iken ben bu olayın böyle yürümeyeceğini, kullanmadığım eşyalarla, giymediğim kıyafet ve ayakkabılarla daha fazla yaşayamayacağımı, beynimi sömürdüklerini iyice anladım. Motive olmak için birçok video izledim, yazı okudum, gaza gelmem gerekiyordu biran önce. Bu süreçte dönüp dönüp okuduğum ve izlediğim iki motivasyon kaynağım oldu;


İlki Marie Kondo'ya ait bu kitap, birkaç senedir çok meşhur oldu. Minimalist akımının öncüsü oldu diyebiliriz. Kitap gerçekten çok faydalı. Şöyle ki hayatınızda fazla olan eşyaları nasıl azaltacağımızı ve geri kalanları nasıl düzenleyeceğimizi anlatıyor. Netflix'te de serisi var, okumayı sevmeyenler oradan takibini yapabilir ama bence kitap kadar faydalı değil.


Diğeri ise Minimalism belgeseli, yine Netflix'te bulabilirsiniz. Minimalizmi yaşam tarzı haline getirmiş iki arkadaşın çekmiş olduğu bir belgesel, kitabı da mevcut ama belgeseli gayet başarılı olmuş. Neden ve nasıl minimalist olduklarını, minimalist olduktan sonra yaşamlarının nasıl değiştiğini anlatıyorlar.

Eşyalarımı azalttıktan sonra evi temizlemenin ve düzenli olmanın daha kolay olduğunu, daha önce gereksiz yere para harcadığımı, daha fazla birikim yaparak daha fazla gezip görebileceğimi ama bunu yapmadığımı, zamanımı boş yere alışverişe harcadığımı, eşya taşıyarak büyük hamallık yaptığımı farkettim. Artık sadece ihtiyacım olanı alıyorum, daha kontrollü ve düzenli yaşamaya çalışıyorum. Kontrolümü kaybedeceğimi hissettiğim zamanlarsa bu iki kaynağı tekrardan gözden geçiriyorum ve tekrardan kontrolü elime alıyorum ;) 



14 Mart 2019 Perşembe

'MAHREMİYET EĞİTİMİ' (ADEM GÜNEŞ) KİTABI

NEZAKET VE ZARAFET İÇİN MAHREMİYET EĞİTİMİ


Meğer elimde ne kadar faydalı bir kitap varmış da benim haberim yokmuş. Aslında çocuk gelişimi, psikoloji, kişisel gelişim gibi türlerde kitap okumaya ara vermiştim fakat bazı kitapları görünce şöyle düşündüm: Ya ben bu kitabı okuyana kadar içindeki bir bilgi benim işime yararsa? özellikle de çocuk gelişimi konusunda. Sonra almış olduğum kitapları gözden geçirdim ve Adem GÜNEŞ'in Mahremiyet Eğitimi kitabından başladım. Ve de iyi ki başlamışım. Kitap bize çocuklarımızı büyütme sürecinde, onlara nasıl mahremiyet eğitimi verebileceğimizi, çocuklarımızın nasıl nazik bir insan olabileceğini, çocuğumuzun ruhsal olarak nasıl sağlıklı olabileceğini, bu eğitimin çocuğun duygu ve davranışlarına nasıl fayda sağlayacağını, karşılaşabileceği istismardan kendisini nasıl savunabileceğini anlatıyor. Özellikle 3 yaşından itibaren, kişisel bakım eğitimlerinde, psikolojik ve bedensel gelişim sürecinde çocuğa nasıl davranmalıyız konularında anne-babalara örnekler üzerinden büyük farkındalıklar sağlıyor. Bence çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun okumanız gereken bir kitap. Yazarın emeğine sağlık...    





13 Eylül 2018 Perşembe

IKIGAI ‘Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı’





IKIGAI ‘Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı’

Öncelikle söylemek istediğim kitabın kapağı ve başlığı insanı okumaya teşvik ediyor. Fakat kitabın çevirisi insanı yoruyor. Kaliteli bir çeviri olmamış maalesef. Bu cümlede ne demeye çalışmış diye düşünüyor insan.

Gelelim kitabın içeriğine :) Kitap hayatın anlamı nedir? sorusunu Japonya’daki topluluklar üzerinden cevaplamaya çalışmış. Japonlara göre herkesin bir ikigaisi var, bu ikigai içimizde saklı ve keşfedilmeyi bekliyor. ikigailer bizim yaşamımızı uzun ve mutlu kılan şeyler.  

Bir Japon topluluğuna göre mutlu ve uzun yaşamanın sırrı ekip çalışmasında saklı. Topluluktaki üyeler işbirliği içinde olunca zamanı iyi yönetebilirler. Böylece daha az strese girerler. Ait olma hissi bireye güvenlik algısı verir ve ömrün uzamasına yardımcı olur.

Çok oturmak yaşlandırır. Hareketsizlik rahatsızlıklara yol açar (Günlük hayatımızda nasıl hareket sağlayabiliriz örnekler verilmiş.)

            Uyku sırasında melatonin hormonu salgılanır. Bu hormon güçlü bir antioksidandır ve bir çok faydasıyla uzun yaşamanıza yardımcı olur (kitapta faydaları hakkında örnekler verilmiş).

Ne yaparsanız yapın emekli olmayın. Sağlığınız izin verdiği sürece çalışın. Yaşınız ilerlese dahi aktif, üretken ve hareketli olmayı bırakmayın.

Tıka basa yemek yemeyin. Doymaya başladığınızı hissettiğiniz an yemeyi bırakın. Fazla yemek bize kısa vadede zevk veriyor.

Zihinsel ve bedensel egzersizler yaşlanma karşıtıdır.

Stres ömrün katilidir. Stres ne kadar büyükse hücreler üzerindeki yıpratıcı etkisi de o kadar büyüktür. Stresi azaltmak için düşüncelerimizin ve tepkilerimizin farkında olmalıyız. Az stres ise sorun çözmede ve hedefe ulaşmada mücadele etmeyi sağlar.

Lagoterapi: Yaşamak için bir neden bulmaya yardım etmeye çalışır.

Morita Terapi: Duygularınızı kabul edin. Onlardan kurtulmaya çabalamayın, daha da yoğunlaşırlar. Yaşadığınız durumdan ders almaya çalışın. Olumsuz durumlarda harekete geçmeden önce üç gün düşünün, ani kararlar almayın. (Bu iki terapi şekli hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz)

Kendinize hedefler koyun. Kolay olmasın. Zor olmasın. Yapabileceğinizin bir tık üstünde olsun. Tek göreve yoğunlaşın ve o hedefe ulaşmaya çalışın. Birden çok hedefe aynı anda odaklanmaya çalışmak, sizi yorup, çıkmaza sokabilir.

Sevdiğiniz işi yapın.

Hepimizin ikigaisi farklıdır, ama ortak olan tek şey herkesin bir amaç edinmeye çalışmasıdır. Bize anlamlı gelen şeylere bağlı kaldığımızda hayatı dolu dolu yaşar, ama bağlantıyı kopardığımız anda umutsuzluğa kapılırız.

Zevk aldığınız şeyleri izleyin ve hoşlanmadığınız şeylerden uzaklaşın ya da onları değiştirin.

Aslında kitapta anlatılmak istenen temel görüş: Uzun yaşamak ve sağlıklı kalmak için yapmanız gereken temel şeyler; egzersiz yapmak, iyi beslenmek, devamlı aktif olmak ve üretmekten vazgeçmemek ve insanlarla kaliteli zaman geçirmek gibi. Kitapta bunlarla ilgili neler yapabiliriz ayrıntılı şekilde örneklerle açıklanmış. Umarım bu kitap daha düzgün bir çeviriyle tekrar karşımıza çıkar. Kitaptakiler bilmediğimiz şeyler değil fakat bir bütünlük halinde okumak tekrardan motivasyonu sağlıyor. 

Sevgiler...